Her şeyi değiştiren Jaguar’a daha yakından bakıyoruz: Vahşi ama güzel altı silindir 1994 model XJR
XJR gelmeden önce Jaguar bir kimlik krizi içindeydi. Soyluluk simgesi markanın lüks sedanlarına gösterilen itibar azalmaya başlamıştı. Sör William Lyons’ın sunduğu rüya artık İngilizlerin en iyisini temsil etmekten uzaktı. Öte yandan bir şirket olarak Jaguar artık dikiş tutmaz hale gelmeye başlamıştı.
Coventry merkezli fabrikada kalite kontrol çökmüş ve diğer her şey bozulmaya başlamıştı; Fabrika komünizmi benimsemiş, zamanının pop-müzik yıldızı Pete Waterman, bir Concorde’da uçarken başka bir Jaguar üst düzey yetkilisi ile şirketin imajına zarar veren utanç verici ve herkesin duyduğu bir kavga etmiş ve en sonunda Ford, can çekişmekte olan şirketi Jaguar hayranlarının yüksek sesli itirazları arasında satın almıştı.
Aşırılıklar dönemi olan 1970li yıllar biterken, Browns Lane merkezli marka artık dizlerinin üzerine çökmüştü. Satışlar düşüktü ve Jaguar’ın bir zamanlar çok parlak olan itibarı yerlerde sürünüyordu. Zamanın ülke başbakanları Margaret Thatcher ve John Major Birleşik Krallık ekonomisini ciddi şekilde alt üst ederken, Jaguar tavrında bir değişime gitmeye mecburdu. Hayatta kalabilmek için bunu yapmaktan başka çareleri yoktu.
Bir kez showroona girmiş bulunup aracınızdaki elektrik problemlerinden veya arka koltuk diz mesafesinden şikayet ettiyseniz, bir XJ6’nın bagajına tıkılıp ıssız bir yol kenarına atılmadan sadece hafif bir kaç sıyrık ile kurtulmanız halinde şanslı sayılabilirdiniz. Ancak, 1994 yılında Jag’ın yeni nesil sedanının gelişiyle işler değişmeye başladı.
Ve X300 Gelir…
Bir XJ40 satın almak tamamen cesaret meselesi olması ve XJ-S modelinin neredeyse hiç gelişme göstermeden kendi çizgisinde ilerlemesi, yeni X300 sedanın müşteri tarafında hiç de olumlu beklentiler yaratmamasına rağmen yine de tünelin sonunda ışık gözükmüştü…
X300 kusursuz değildi, ancak perde arkasında Jaguar fabrikasında kalite kontrolünü toparlamış ve yönetimi geçmişe takılıp kalmaktan vazgeçmişti. Üretim standartları yüksekti ve müşteriler modern ama yine de retro olan bu yeni tarzı benimsedi.
Gelgelelim aracın İngiliz Leyland imajı ile eski zamanlar tasarım tarzının etkisiyle de toplamda satışlardaki artış sınırlı oldu ve büyük ölçüde pub sahiplerine ve özgüven eksikliği duyanlara hitap etti. Ama ardından, sisler arasından fırlar gibi ortaya çıkan XJR modeli, piyasada tam manasıyla bir bomba etkisi yaratacaktı. Bu model Jaguar’ın tekrar kendine bir yer etmesini sağladı.
Daha sakin kardeşiyle karşılaştırıldığında, XJR pahalı süslemeler giyiyor gibi görünüyordu: Lüks tamponlar, tasarım zevki ile kendini belli eden bir ızgara, belirgin jantlar ve daha da kalın lastikler. Hâlâ centilmence bir çizgisi vardı, ancak aracın kişiliğinde belirgin bir saldırganlık hissedilmiyor değildi. Bu araca makineli tüfekli bir asilzade dense yeriydi.
Teknoloji meraklılarını cezbeden en büyük gelişmelerden biri, Jag’ın otomatik şanzımanının sunduğu fazladan vites sayısı oldu. Bu durum sadece meraklısına hitap ediyor gibi gelebilir ancak bu fazladan beşinci vites, lastiklerin patlamasını önlemek için elektronik olarak konulmuş hız sınırı olan saate 240 km/h sınırını yakalamasını sağlıyordu.
Bu hızda bile kabininin içi oldukça sessizdi. Aslında, saniyede 67 metre hızla seyahat ettiğinize dair tek işaret, biraz artmış olan yol gürültüsüydü. Birde, arkadan kovalayan polis araçlarının yanıp sönen mavi ışıkları ve siren sesleri…
Yine de bu inceliklerin hiçbiri, XJR’nin markasına has şekilli kaputunun altında atan kalbinin verdiği heyecanla karşılaştırılamaz. Bazı hayranları için Jaguar’ın V12 motordan vazgeçmesi asla affedilebilecek bir şey değildi. ancak diğerleri için, AJ-V8 motoru geç bile kalmıştı ve markanın gittikçe genişlemeye başlayan yeni hayran kitlesi, XJR’nin basınçlı emme özellikli motorunu büyük bir heyecanla bağrına bastı.
Eaton marka süperşarjının yardımıyla 375 Beygir güç üreten XJR’nin motoru sayesinde araç 100 km/h hıza yalnızca 5.5 saniyede ulaşıyordu. Bu sadece o zamanlar için bile değil, bugünün çağdaş modelleryle karşılaştırıldığında bile göz dolduran bir performans. Rakiplerinin hiç bir şansı yoktu. BMW M5, XJR ile kıyaslandığında soluk kalıyordu.
Bütün bunlara rağmen yine de XJR modelinde rahatsız edici bir şeyler var denebilir. Sir Bentley ve Lord’un Range Rover’ının yanında göze batmadan durabilse de, modelin duruşunda bir küstahlık da yok değildi. Saygın akrabalardan oluşan bir silsilede, XJR ailenin tatlı dilli ama serseri çocuğu gibi görünüyordu. Halen 30 yıl öncesindeymiş gibi yaşayan zengin bir akrabaya benzeyen bu modelin ne menem bir şey olduğunu anlamak için yakıt tüketimine bakmak bile yeterli olabilir.
1996 XJR ile yolda
Gece bir XJR ile şehir turu atmak sürücüsüne anında bir saygı kazandırıyor gibi gelebilir. Siz trafikte yol alırken farları vahşi bir titreşimle parlıyor. Tek yönlü bir caddeye yanlışlıkla ters yönden girerseniz, kendini kenara çekilmek zorunda hissedenler karşınıza çıkan diğer araçların sürücüleri olacakmışcasına bir his verir.
Jaguar’ın yaydığı hissiyat insanlar orada olduğunuzu duyurur. Fakat asıl olay asfalt yola çıktığınızda başlar ve bu büyük kedi gerçek formuna bu yollarda bürünür.
Virajlar ve eğimlerle bir araya geldiğinde bu asfalt canavarı benzersiz bir eşlikçidir, verdiği güç sarhoşluğu ile sürücüsünü kışkırtması işten bile değildir. Bu türden bir güç, kendi sınırlarınıza mutlak bir şekilde hakim olma mecburiyetinin ağır sorumluluğunu beraberinde getirdiği için, bu aracı makul seviyelerde kullanmak şarttır.
Otomobil bir tork dalgalanmasında aniden bir köşeye kayabilir ve hazırlıksızsanız, yolculuğunuz ya aklınızdan ya da temiz pantolonunuzdan olmanızla bitebilir. Koltukların silinebilir deri ile yapılmış olması sebepsiz değildir kısaca…
Jaguar’ın iç tasarımı, günümüzde artık 160.000 kilometreyi devirmiş birinci nesil bir örneği sürerken bile dışarıdan gelen sesleri içeri çok fazla sızdırmıyor.
Odaklanmak Şart
Ama siz burnu bir viraja soktuğunuzda, fren pedalı hafifçe titreşirken, direksiyon simidi titreşimi bileklerinizde hissettiriyor. Yol kalitesi değiştikçe, geniş lastikler asfaltın oluklarından geçerken aracı kullanmak, odaklanmış olmayı şart koşuyor. Bu kadar eski bir modelde yıpranmış ön süspansiyon yayları kaçınılmaz çukurların etkisini bir kaç kat fazlasıyla hissetmenize sebep olabiliyor.
Çalışmakta olan tekerlek rulmanlarının sesi, bu Jaguar’ın sağ ayağınızda bir Ferrari 348’den daha fazla güç sunduğuna dair rahatsız edici bilginin altını çiziyor. Ama durum gerçekte bu değil. Çünkü bu arabanın içinde süpersonik bir V8 motoru yok. Motor aslında bir multi enjeksiyon sistemiyle 322 beygire kadar çıkabilen bir altı silindir.
İnsanlar genellikle XJR’nin her zaman sekiz süperşarjlı silindiri olan bir motorla gelmediğini unutur; birinci nesil modeller AJ6 motorunu kullanıyordu.Bu birinci nesil modellerde 0-100 km/h süresi daha yavaş bir şekilde 6.5 saniyedir. Çok iyi bir performans sunmasına rağmen, çeşitli modelleri hakkında bilgi sahibi değilseniz bu efsanevi kediden beklentileriniz konusunda yanılmanız mümkün olabilir.
Sürüş Deneyimi Her Zaman İyi
Ancak bu durum, sürüş deneyimine herhangi bir şekilde zarar veren bir konu değil. Bu otomobil sürüş konforu ve seyir kabiliyeti açısından rakipsizdir ve 1990’ların süper otomobillerinin çoğunu uzakta tutmaya yetecek kadar motor güçü ile zirvedeki yeri gayet sağlamdır.
Motorun devrini yükseltmek etrafta bir bir kurt sürüsü varsa dağılmasına sebep olacak bir egzoz hırlamasına neden olur – birinci nesil XJR ile kalite veya deneyimde herhangi bir düşüş yoktur. 100 km/h hız sınırına ulaşmada fazladan bir saniye sizin uykusuz kalmanıza sebep oluyorsa, beklentilerinizi tekrar gözden geçirmek faydalı olacaktır.
Sert kalkışlar yakındaki herhangi bir yangın alarmını çalıştırmaya yetecek kadar lastik dumanına neden olurken, eğer araca hakim değilseniz savrulma ve sarsılmalara hazır olmanızı gerektirir. Bu hissi herhangi bir XJR ile elde edebilirsiniz, ancak sekiz yerine altı silindir kullanmanın bazı avantajları daha var.
Daha maliyetsiz olmasının yanı sıra, Jaguar’ın geçmişinden az bulunan otantik bir modelini canlı tutmanın yaydığı hale bile kendi başına yeterli aslında.
XJR’nin Etkileri
XJR olmasaydı, Jaguar’ın imajı muhtemelen eski günlerini bir daha göremezdi. XK8 ve onun R-rozetli nesildaşı ile eşleştirilen modelin cazibesi, müşteri tabanının yalnızca bankacılardan, emeklilerden ve kendini beğenmiş sosyetiklerden daha da ötesine genişlemesine sebep oldu. Futbolcular, oyuncular, moda tasarımcıları ve 40 yaş altı insanlar artık Jaguar sahibi olmak istiyordu.
XJR’nin sonraki örnekleri gittikçe daha pürüzsüz ve daha rafine hale geldi ve işe elektronik parçaların gücünü kattılar: 1997 modellerinde artık bilgisayar kontrollü süspansiyon vardı. Buna rağmen, 4.0 litre altının üstün olduğu nokta, sunduğu kaba güçte yatıyor.
Sürücüyle Bütünleşiyor
Tekerlekler dönerken kendinizi çalışmakta olan otomobilin bir parçası gibi hissettiğiniz o nadir his bu otomobilde fazlasıyla var. Zaman geçtikçe, sonraki modellere gittikçe daha fazla özellik gelmesine rağmen verdikleri heyecandan çok şey kaybettiler.
Teknolojideki ve üretim yöntemlerinde yaşanan gelişmelerin, dört kapılı sedanları Jaguar’ın 20 yıllık XJR tasarımının endüstriyel yeteneklerinin çok ötesine taşıdığı kesin. Ancak buna rağmen, yeni modeller ruh ve karakter açısından orijinalin ancak aşırı sayıda özellikle desteklenmiş yancı versiyonları olabiliyorlar.
Güç açısından olsun, tarz açısından olsun, sağlam bir yatırım olması açısından olsun ya da eşsiz bir deneyim fırsatı sunması açısından olsun birinci nesil bir XJR sizi asla yanıltmayacaktır.