Aston Martin Cygnet’i hatırlamak zor olabilir. 2011’de piyasaya sürülen bu ilginç üç koltuklu aracın fiyatı 30.000 Sterlin’den fazlaydı. Yeni ve daha havalı bir rozet, tarzda hafif bir yenilenme ve bazı lüks iç mekan düzenlemeleri; bunlar, Aston Martin pazarlama departmanına göre bu aracın fiyatının, üstüne kurulu olduğu Toyota iQ’nun fiyatının iki ila üç katı civarı bir miktar olması için yeterliydi.
Ancak 2013 yılına gelindiğinde, Cygnet modelinden 150’den az otomobil üretildikten sonra üretimi durduruldu. Modeli eleştirenler haklı çıkmanın gururunu yaşarken, otomobil meraklıları içinse artık sokakta göz gezdirirken dikkat edilmesi gereken fazladan bir nadir araç daha listeye eklenmişti. Dünyanın geri kalanı ise habersiz bir şekilde olduğu gibi hayatına devam etti.
Gelgelelim bugünlerde, Aston’un o zamanki CEO’su Ulrich Bez ve ekibinin belkide bir şeyler yakalamış olabileceğine dair fikirler ortalıkta dolaşıyor. Zamanında çok dalga geçilmiş Cygnet aslında doğru bir modeldi ama yanlış zamanda mı piyasaya çıkmıştı? Ya da, bugünden geçmişe bakmanın rahatlığı ile düşünürsek belki de yanlış zamanda ve yanlış uygulanmış fakat aslında doğru bir fikir miydi? Ve eğer öyleyse, yaklaşık on yıl sonra başka birilerinin de lüks / birinci sınıf şehir otomobili pazarına hitap etmeye çalışmasını da görecek miyiz?
Muhtemelen. Yüksek hacimli ama düşük kârlı küçük otomobiler lüks / premium veya hızlı otomobil üreticisi markalar için nadiren cezbediciydi. Ancak şimdi – otomobilin 120 yıllık tarihindeki bir geçiş dönemi sırasında – başka seçenekleri kalmayabilir. Çünkü şimdi ya emisyon ortalamalarını düşürmek zorunda olacakları ya da çok yüksek kârlarını kıran yasal cezalar ödemek zorunda kalacakları bir geleceğe bakıyorlar.
Plug-in hibrit teknolojisi ilk elde emisyon hedeflerine yaklaşmaya yardımcı olacaktır, ancak nihai hedeflere ulaşmak için tüm markaların tamamen elektrikli otomobil üretimine geçmesi gerekiyor. Eğer elektrikli otomobil teknolojisi, geleneksel müşterilerin beklediği hız, dinamizm veya menzil performansına ulaşmaya yetecek kadar hızlı (veya ucuz) şekilde gelişmezse, pazarın kaymak tabakasına hitab eden otomobil üreticilerinin çaresiz kalması riski var.
Bu konuda belkide cevap, bu üreticilerin sundukları temel özellikleri düzenlemelere uymak için büyük masraflarla yeniden yakalamaya çalışması yönteminden başka bir yerde yatıyor olabilir. Kitlesel büyüklükte üretim yapabilen bir markanın zaten ürettiği – Cygnet te kullanılanlar gibi- hazır teknolojileri kullanarak, radikal yeni otomobilleri piyasaya sürme riskini göze almak gibi bir cevap belkide aradıkları çare olabilir. Aston Martin de muhtemelen Cygnet için harcadığı ARGE maliyetlerini telafi etmekten oldukça mutlu olacaktır.
70.000 sterlinlik bir bebek Bentley’i, ID 3’ün temelini oluşturan VW’nin MEB platformuna oturtmak mesela, şartları zorlamak gibi gelebilir. Ancak bu fikrin bir çekiciliği de yok değil. Böyle bir karışım hem daha başlarken kara geçmiş ve geleceğe açık olacak hemde daha genç bir alıcı kitlesini kendine çekecektir. Ya bir BMW i3’ün altyapısı üstüne giydirilmiş fakat Rolls-Royce amblemi taşıyan 100.000 sterlinlik şehir odaklı bir SUV nasıl olurdu? Smart Fortwo tabanlı bir Cygnet’in yeniden doğması için vakit gelmiş olamaz mı mesela?
Bu türden bir çok hayal kurmak mümkün. Ancak bir marka şansını denemek için zarı atarsa bu durum Aston Martin ve Cygnet’in hanesine yazılmış bir artı olarak tarihe geçecek.